Biz Kimiz?
KV Danışmanlık 1999 yılında kurulmuştur. Danışmanlık işinin doğası; her bir organizasyona özgü yoğunlaşma, bilimsel çalışma ve deneyimleri harmanlayarak uygulanabilir çözümler üretmeyi gerektirir.
KV Danışmanlık uzman kadrosu ile sizi anlar; size özel çözümler hazırlar ve sunar. Size sadece karar vermek kalır. Tarafsız, bağımsız ve gizlilik kurallarına tam uyumlu prensipleri ile çözüm ortağınızdır.
KV Danışmanlık eğitim ve danışmanlık faaliyetlerini, günümüz dünyasının küresel yapısını dikkate alarak ulusal ve uluslararası yönetmelik ve standartlara uygun olarak gerçekleştirmektedir.
Genel katılıma açık eğitimler, kuruluş içi eğitimler, kuruluşun değişim ve gelişimine yönelik proje yönetim sistemi kurmak ve öneri raporları sunmak, ulusal ve uluslararası kalite standartlarına yönelik çalışmalar yürütmek şeklinde faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz.
Danışmanlık Kapsamında Yer Alan Konu Başlıkları
- İşletmelerde, kalite standartlarına göre her türlü kalite yönetim sistemini kurmak, ön denetim ve denetimlerini yapmak, Yani ISO 9000, ISO 14001, ISO 17025, OHSAS 18001 standartlarına uygun sistem kurma,
- İşçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanlığı ve çalışmaları,
- Risk değerlendirme (ISO 14001 ve OHSAS 18001 kapsamında),
- Kalite, gıda, iş güvenliği konularında daimi yönetim danışmanlığı,
- Gıda ve gıda ile temas eden maddeler ile ilgili olarak, teknoloji, kalite ve sağlığa uygunluk yönünden hammaddenin işletmeye temininden son ürün olarak tüketiciye ulaşıncaya kadar tüm aşamalarda rapor düzenlemek ve onaylamak,
- Gıda ve gıda ile temas eden maddelerle ilgili araştırma-geliştirme, planlama, etüt, projelendirme, pazarlama, ithalat, ihracat, kontrol ve benzeri konularda faaliyette bulunmak ve danışmanlık yapmak,
- Gıda ve gıda ile temas eden maddelerle ilgili, işe alıştırma-oryantasyon eğitimleri, gıda güvenliği ve hijyeni eğitimleri, kalite yönetim sistemleri eğitimleri, çapraz bulaşmayı önleme ve güvenli kimyasal kullanımı eğitimleri, işletme yönetici eğitimleri gibi işyeri eğitimleri düzenlemek,
- Gıda ve gıda ile temas eden maddelerle ilgili hijyen ve kalite sistem standartlarına göre dizayn projeleri yapmak ve uygulamak,
- Gıda ve gıda ile temas eden maddelerle ilgili işletmelerin risk değerlendirme çalışmalarını gerçekleştirmek ve raporlamak,
- Gıda ve gıda ile temas eden maddelerle ilgili mevzuat ve standartlara yönelik danışmanlık hizmeti vermek, işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı, kapasite raporu alımı, gıda sicili ve üretim izni alımı, ithalat ve ihracat işlemleri gibi resmi işlemlerini gerçekleştirmek,
- Gıda ve gıda ile temas eden maddelerle ilgili ulusal ve uluslararası alanda her türlü proje teklifi hazırlamak, yürütmek, izlemek ve değerlendirmek, proje yönetimi eğitimleri vermek,
- Gıda ve gıda ile temas eden maddelerle ilgili üretim tesislerinde oluşan atıkların bertaraf edilmesi ve/veya atıkların değerlendirilmesi konularında projeler oluşturmak ve bu işlemlere yönelik faaliyetlerde görev almak,
- Gıda ve gıda ile temas eden maddelerin pazarlama stratejilerinin belirlenmesinde, ürün özelliklerinin tüketiciye sunulmasında hizmet sunmak,
- Gıda ile ilgili problemlerin çözümü amacıyla bilirkişi ve ekspertiz hizmetleri sunmak,
KV danışmanlık
+90 532 622 67 86
+90 212 607 32 83 (Whatsapp)
KÖŞE YAZILARIM
Biliyoruz; Belki de Uygulamıyoruz! (1)
Gelecek 50 yılda Gıda Sektöründe Mesleklerimiz Nasıl Olacak?
Mutfaklarda İş Kazaları Nasıl Engellenir? (3)
Mutfaklarda İş Kazaları Nasıl Engellenir? (2)*
Gelecek 50 yılda Dünyada Gıda Sektörünün Durumu Sizce Ne Olacak?
Neden düşünemiyoruz? Düşünme adına bir deneme…
Neden düşünemiyoruz? Düşünme adına bir deneme…
İlk Söz: Büyük ve güzel şeylerin dışarı çıkmasına izin vermiyor. Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz… İnsanın aklına birtakım kelimeler gelmesi başka… Düşünmek başka.(Oğuz Atay, Tutunamayanlar)
Bana sorabilirsiniz.
Ne demek yani düşünmemek?
Düşünüyoruz işte! diyebilirsiniz.
Muhtemelen çocuklar oyunlarını ve okullarını düşündüğünü söyleyecekler.
Gençler belki geleceğini, belki sevdiğini düşünüyorlar.
Yine bir ihtimal orta yaşlılar ev, araba, eş ve çocuklarını düşünüyor.
Yaşlılar ise hastalıklarını ve ölümü mü düşünüyor olacaklar?
Bunlar sizce birer düşünme eksersizi mi? Yoksa insanoğlunun doğumdan ölümüne kadar geçen süreçteki oyunları mı? Sizce hangisi?
Düşünerek yaşamıyoruz, sevginin düşünerek yaşamanın vazgeçilmezi olduğunu kavrayamıyoruz.
Sevgisiz de düşünce olmaz, düşüncesiz de sevgi olmaz. Biraz zahmete katlanırsak, bu ilişkiyi anlamamız olasıdır.
Düşüncesizlik çölde susuz kalma, sevgisizlik ise uzay boşluğunda oksijensiz kalma sayılır.(Gravity filminden bayağı etkilenmişim!)
Çok sevdiğim ve şevkle takip ettiğim bir aydınımız düşünmeyi şöyle tanımlıyor. Düşünmek kavramlar arasında ilişki kurarak bir bilgiden başka bir bilgiye yükseliştir.
Düşünce de samimi olmak ise aklın ışığıdır. Bu olmazsa olmaz bir düsturdur.
Doğru olduğuna inanmadığımız düşünceleri savunmaya kalkarsak, aklımız yalnızlaşır ve güdük kalır.
Düşüncenin en zor tarafı birleştirme ve bütünleştirme aşamasıdır. Biraz oradan biraz buradan devşiren aydınlarımızın halini görüyoruz.
Beyefendiler derya gibi okumuş ve hıfzetmiş; ama eskilerin tabiriyle terkip yapma melekesi kazanamamış.
Anlayacağınız kırk yamalı boğca gibiler.
Nietszche (Niçe) bir düşünürde düşünce terkibinin daima kendi otobiyografisinden doğduğunu öne sürer ve ben de bunun tüm düşünen herkes için geçerli olduğuna inanıyorum.
Bu terkibi sağlamak bütünlük bilinci ister, buna bağlı olarak sezgi gücü ister bundan daha önemlisi sakin olmayı, sabır göstermeyi ister.
Çocukluğumdan hatırlarım yaşlı ninelerimiz ve teyzelerimiz kasnaklar üzerinde; iğneleriyle sezginin, sakin olmanın ve sabrın gücünü kullanarak oya işlerlerdi. Düşünce terkibi denince aklıma hep bu enstantane (an) gelir.
Zamanın ve yaşamın bütünlüğünü kavramadan düşüncenin ufku açılmaz. Önce yaşamı ve insanı düşünmeliyiz. Eğer bunu yapamazsak yapacağımız tüm çalışmalar anlamlı ve tanımlı bile olamaz. Böylece düşünerek ve severek öğrenmediklerimiz de unutulacaktır.
Düşünmeyi öğrenmek, gözlerini açıp kendi düşüncelerini, varsayımlarını ve inançlarını sorgulamayı gerektirir.
Ayrıca düşüncelerimizle biz farkında olmadan pek çok semboller yaratırız. Yani zihin sembollerle düşünür ama iletişim kurmak için sembolleri düşüncelere, sonra da düşünceleri sözcüklere dönüştürmek zorundadır. İşte burada bir engelimiz daha var. Sembol ve dil arasındaki engel; sembolden düşünceye, düşünceden dile doğru bu ilerleyiş kayıplarla doludur.
İsterseniz bunların hepsini bir tarafa bırakalım.
Sakin bir gün geçirelim. Bütün bir gün boyunca susalım, sadece dinleyelim. Sessiz ve sakin günümüzü doğada geçirelim, ormanda yürüyelim, dağlara çıkalım. Yani evreni yudumlayalım.
Evet, kendimizi doğanın seslerine bırakalım. Bu “susma orucu” derinden dinleme yeteneğinizi güçlendirir ve ruhunuza harika bir şekilde ufuklar açar; düşüncenin hassas noktalarına dikkat etmeyi ve ürkek iç seslere kulak vermeyi getirir.
Sonra yaşamın barajlarını, anaforlarını, girdaplarını, akıntılarını ve şelalelerini de tanımlayalım.
Ve devam edelim. Düşünmeye…
Son Söz: …Bana tüm canlıları sevmeyi öğretti. Bana dünyaya gelmiş olmamın nedenleri üzerinde düşünmeyi öğretti. (Irvin D. Yalom, Aşkın Celladı ve Diğer Psikoterapi Öyküleri )